T.C. YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/14400, K. 2020/81, T. 8.1.2020
ÖZET : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. 1911 doğumlu ve çocuksuz olan mirasbırakanın dava konusu 27.10.2009 tarihli ölünceye kadar bakma sözleşmesinin yapıldığı tarihte 98 yaşında olup 104 yaşında öldüğü, anılan sözleşme uyarınca davalının bakım görevini yerine getirdiği ve aksinin ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Mirasbırakan yaşadığı sürece bakılmadığı iddiası ile bir dava da açmadığına göre artık mirasbırakana davalı tarafından bakıldığının kabulü zorunludur. Temlik ölünceye kadar bakma akdiyle yapıldığına ve davalı da bakım borcunu yerine getirdiğine göre mirasbırakanın mal kaçırmayı amaçladığından, bir başka ifadeyle temlikin muvazaalı olduğundan söz edilemeyeceği açıktır. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
DAVA : Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan halası …’nin … ada … parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 no’lu bağımsız bölümü mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak 27.10.2009 tarihinde ölünceye kadar bakma şartıyla davalıya temlik ettiğini, mirasbırakanın uzunca bir süredir davalının annesi olan dava dışı … ile birlikte yaşadığını, mirasbırakanın yaşlılığından ve akli melekelerinin yerinde olmamasından yararlanılıp kandırıldığını, davalının bakım görevini yerine getirmediğini ileri sürerek dava konusu … ada … parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 no’lu bağımsız bölümün davalı adına olan tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalı, mirasbırakanın, dava konusu taşınmazı bakım karşılığında davacıya vermek istediğini ancak davacının bakamayacağını bildirmesi üzerine taşınmazın 2/3 payının 27.10.2009 tarihinde ölünceye kadar bakma şartıyla kendisine devredildiğini, zamanaşımı süresinin geçtiğini, bakım görevini yerine getirdiğini, davacının ve diğer mirasçıların kanunen hakları ne ise alabileceklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1911 doğumlu mirasbırakan …’nin 09.08.2015 tarihinde çocuksuz olarak ölümü üzerine müteveffa kardeşi …’dan olma davacı yeğeni … ile müteveffa yeğeni …’nin dava dışı eş ve çocuklarının miraçı kaldıkları, dava konusu … ada … parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 no’lu mesken nitelikli bağımsız bölümün tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken 2/3 payını uhdesinde tutarak 1/3 payını 14.01.2003 tarihinde ölünceye kadar bakma akdiyle dava dışı …’e temlik ettiği, adı geçenin de söz konusu 1/3 payı 05.12.2005 tarihinde dava dışı …’e satış yolu ile temlik ettiği, dava dışı …’ın da 1/3 payı 07.12.2005 tarihinde davalıya satış yoluyla temlik ettiği, mirasbırakanın uhdesinde tuttuğu çekişme konusu 2/3 payı 27.10.2009 tarihinde ölünceye kadar bakma akdiyle davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. ( 6098 Sayılı Türk Borçlar Yasasının m. 611 ). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. ( 6098 Sayılı Türk Borçlar Yasasının m.614 ).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi yaşama süresince bakımı gerektiren ve rastlantıya ( tesadüfe ) bağlı bir sözleşme türü olup TBK’nun 611. maddesi bakım alacaklısı yönünden gerçek kişi olması dışında özel bir nitelik öngörmemiştir. Bu bakımdan bakım alacaklısının akit anında özel bakıma muhtaç durumda olmasını aramak kanunda bulunmayan bir unsur ilave etmek olur.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. ( 6098 Sayılı Türk Borçlar Yasasının m.19 ). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunu değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse ( örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise ), bu takdirde akdin ivazlı ( bedel karşılığı ) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 01.04.1974 gün ve 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda uygulama yeri bulur.
Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan malvarlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Öte yandan, muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ( HMK ) 190. maddesiyle 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunun ( TMK ) 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bir başka ifade ile temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir.
Somut olaya gelince, 1911 doğumlu ve çocuksuz olan mirasbırakanın dava konusu 27.10.2009 tarihli ölünceye kadar bakma sözleşmesinin yapıldığı tarihte 98 yaşında olup 104 yaşında öldüğü, anılan sözleşme uyarınca davalının bakım görevini yerine getirdiği ve aksinin ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Mirasbırakan yaşadığı sürece bakılmadığı iddiası ile bir dava da açmadığına göre artık mirasbırakana davalı tarafından bakıldığının kabulü zorunludur. Temlik ölünceye kadar bakma akdiyle yapıldığına ve davalı da bakım borcunu yerine getirdiğine göre mirasbırakanın mal kaçırmayı amaçladığından, bir başka ifadeyle temlikin muvazaalı olduğundan söz edilemeyeceği açıktır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de; dava konusu taşınmazın 27.10.2009 tarihli ölünceye kadar bakma akdiyle davalıya temlik edilen 2/3 payı eldeki davanın konusu olduğu halde davalının dava dışı kişiden satış yoluyla edindiği ve dava konusu edilmeyen 1/3 payla ilgili iptal tescil hükmü kurulması da isabetsizdir.SONUÇ : Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün ( 6100 Sayılı Kanun’un geçici 3.maddesi yollaması ile ) 1086 Sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine
Kaynak: www.kazanci.com