T.C. YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ 2015/4502 E., 2016/627 K., 3.2.2016 T.
Davacının aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağının veya hakkının tümünü değil, belirli bir kısmını talep ederek açtığı davaya kısmi dava denir. Diğer bir ifadeyle, bir alacak hakkında daha fazla miktar için tam dava açma imkanı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (örneğin eser sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu alacağın şimdilik bir kısmının dava edilmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 17.10.2012 gün, 2012/9-838 Esas 715 Karar sayılı ilâmı, Kuru/Arslan/Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 22. Bası,s.286; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 12. Bası, s.320).
Kısmi dava, 6100 Sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin 1. fıkrasında “Talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” hükmüne 6644 Sayılı Kanun’un 4. maddesiyle yürürlükten kaldırılan ancak dava tarihinde yürürlükte olan 2. fıkrasında ise; “Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, kısmi dava açılabilmesi için; talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olması ve talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmalı bulunması veya açıkça belirli olmaması gerekir…
• ALACAK DAVASI (Eser Sözleşmesine Dayalı – Davacı Alacağının Taraflar Arasında Tartışmalı Hale Geldiği/Davacı Taşeronun Dava Tarihi İtibariyle Yürürlükte Olan Usul Hükümleri Gözetildiğinde Kısmi Dava Açmakta Hukuki Yararının Olmadığından Söz Edilemeyeceği/Yerinde Olmayan Gerekçelerle Usulden Reddin Doğru Olmadığı)
• ESER SÖZLEŞMESİ (Davalı Tarafın Davaya Cevap Dilekçesinden de Anlaşılmaktadır Ki Davacı Alacağı Taraflar Arasında Tartışmalı Hale Geldiği – Davacı Taşeronun Dava Tarihi İtibariyle Yürürlükte Olan Usul Hükümleri Gözetildiğinde Kısmi Dava Açabileceğinin Gözetilmesi Gerektiği)
• HUKUKİ YARAR (Davacı Alacağının Taraflar Arasında Tartışmalı Hale Geldiği – Davacı Taşeronun Dava Tarihi İtibariyle Yürürlükte Olan Usul Hükümleri Gözetildiğinde Kısmi Dava Açmakta Hukuki Yararının Olmadığından Söz Edilemeyeceği)
• KISMİ DAVA (Eser Sözleşmesine Dayalı Davacı Alacağının Taraflar Arasında Tartışmalı Hale Geldiği – Davacı Taşeronun Dava Tarihi İtibariyle Yürürlükte Olan Usul Hükümleri Gözetildiğinde Kısmi Dava Açmakta Hukuki Yararının Bulunduğu)
6100/m.109
ÖZET : Dava, eser sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkindir. Somut olayda davalı yüklenici ortak girişimi oluşturan şirketler vekili cevap dilekçesinde, davacının iddia ettiği ilave işlerin yapılmadığını, işin proje ve sözleşme eklerine uygun olarak kendilerine teslim edilmediğini, davacı tarafından talep edilen alacak kalemlerinin sözleşme konusu götürü bedele dahil olduğunu, bu sebeple davaya konu alacak miktarının gerçek dışı olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir. Davalı tarafın davaya cevap dilekçesinden de anlaşılmaktadır ki; davacı alacağı taraflar arasında tartışmalı hale gelmiştir. Böyle bir durumda, davacı taşeronun dava tarihi itibariyle yürürlükte olan usul hükümleri gözetildiğinde kısmi dava açmakta hukuki yararının olmadığından söz edilemez. Bu sebeple, mahkemece 6100 Sayılı HMK’nın 109/1. maddesi gereği davaya bakılıp sonuçlandırılması gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle usulden reddine karar verilmiş olması doğru olmamış, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili ile davalı … A.Ş. vekili geldi. Davalı … ve A.Ş. vekili gelmedi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı ve davalı … A.Ş. avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, eser sözleşmesine dayalı alacak istemine dair olup, mahkemenin kısmi dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığından davanın reddine dair karar davacı, tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı iş bedeline dair alacak isteminde bulunmuş, davalı davanın reddini savunmuş, mahkemece hukuki yarara dair dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı HMK’nın 107/1. maddesinde; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir hükmüne yer verilmiştir. Davacının dava dilekçesinde açıkladığı olaylar ve istemleri dikkate alındığında; davacının dava tarihi itibarıyla alacağının miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilecek durumdadır. Bu nedenle, davacının dava dilekçesinde alacağını belirsiz alacak davası olarak belirtmesine karşın mahkemece belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmemiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Sorun, davacının alacağını tam ve kesin olarak belirleyebilecek bir durumda olması halinde alacağının tahsili için kısmi dava açmasının mümkün olup olmadığında toplanmaktadır. Davacının aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağının veya hakkının tümünü değil, belirli bir kısmını talep ederek açtığı davaya kısmi dava denir. Diğer bir ifadeyle, bir alacak hakkında daha fazla miktar için tam dava açma imkanı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (örneğin eser sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu alacağın şimdilik bir kısmının dava edilmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 17.10.2012 gün, 2012/9-838 Esas 715 Karar sayılı ilâmı, Kuru/Arslan/Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 22. Bası,s.286; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 12. Bası, s.320).
Kısmi dava, 6100 Sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin 1. fıkrasında “Talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” hükmüne 6644 Sayılı Kanun’un 4. maddesiyle yürürlükten kaldırılan ancak dava tarihinde yürürlükte olan 2. fıkrasında ise; “Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, kısmi dava açılabilmesi için; talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olması ve talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmalı bulunması veya açıkça belirli olmaması gerekir.
Şayet, talep konusu taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirlenebilir ise kısmi dava açılamayacaktır. Diğer bir anlatımla; talep konusunun miktarı taraflar arasında “tartışmasız” ise veya taraflar arasında miktar veya parasal tutar bakımından bir tartışma olmakla beraber, tarafların anlaşmasına gerek kalmaksızın, objektif olarak talep konusunun miktarı herkesçe anlaşılabilecek şekilde “belirli” ise, o talep sonucunun sadece bir kısmı dava edilemez. Bu gibi hallerde, kısmi davanın yasaklanmasının sebebi, davacının kısmi dava açmakta hukuki yarar bulunmadığının kabul edilmesidir. Davacının alacağını, küçük parçalara bölüp her biri için ayrı ayrı dava açmasında hukuki yarar değil; aksine, dava hakkının kötüye kullanılması söz konusudur. (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11.Bası,s.319-320).
Talep konusu açıkça taraflar arasında tartışmalıysa ya da açıkça belirli değilse açılan bir kısmi davada davacının hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir. Açılmış olan bir kısmi davada alacağın taraflar arasında tartışmalı olup olmadığı ya da açıkça belirli olup olmadığı davalının davaya vereceği cevapla anlaşılabilir. Nihayet hakim, ön inceleme aşamasında bu hususu tespit edebilir. Şayet, davalı davaya cevabında alacağı tartışmalı hale getirmişse artık, açılmış olan kısmi davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle reddedilmeyip işin esası hakkında hüküm kurulması gerekir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11.bası,s.320-321). Somut olayda da; davalı yüklenici ortak girişimi oluşturan şirketlerden … ve A.Ş. vekilince şirket vekili cevap dilekçesinde, davacının iddia ettiği ilave işlerin yapılmadığını, işin proje ve sözleşme eklerine uygun olarak kendilerine teslim edilmediğini, davacı tarafından talep edilen alacak kalemlerinin sözleşme konusu götürü bedele dahil olduğunu, bu sebeple davaya konu alacak miktarının gerçek dışı olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir. Davalı tarafın davaya cevap dilekçesinden de anlaşılmaktadır ki; davacı alacağı taraflar arasında tartışmalı hale gelmiştir. Böyle bir durumda ve yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, davacı taşeronun dava tarihi itibariyle yürürlükte olan usul hükümleri gözetildiğinde kısmi dava açmakta hukuki yararının olmadığından söz edilemez. Bu sebeple, mahkemece 6100 Sayılı HMK’nın 109/1. maddesi gereği davaya bakılıp sonuçlandırılması gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle usulden reddine karar verilmiş olması doğru olmamış, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan gerekçelerle kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, 1,350.00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay’daki duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, ödenen temyiz peşin harcının istenmesi halinde temyiz eden davacıya iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 03.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak: http://www.kazanci.com