Yeni adli yıl 01.09.2018 tarihi itibariyle başladı. Tüm vatandaşlarımıza ve meslektaşlarıma ADİL bir yıl diliyorum…
Kategori arşivi: Genel
İdari Yaptırım Kararının Kaldırılmasına
ANKARA 1.SULH CEZA HAKİMLİĞİ
2018/2527 D.İş , 2018/2527 K. 09.04.2018 Tarihli Kararı
İtiraz eden Derya BAYKAN, 21.03.2018 tarihli itiraz dilekçesinde özetle 06 …… plaka nolu araca 20.02.2018 tarihinde aynı gün, aynı yerde, aynı kabahatten ve kısa zaman aralığında trafik idari para cezası karar tutanaklarının düzenlendiğini, aynı fiilden dolayı ikinci kez yargılamanın olamayacağını ve diğer cezayı ödediğini belirterek düzenlenen diğer idari yaptırım kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İdari para cezası karar tutanağı 08.03.2018 günü itiraz edene tebliğ edilmiş itiraz Kabahatler Kanunun 27/1 maddesine yazılı 15 günlük yasal süre içinde 21.03.2018 günü yapılmıştır.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun 61/1-N maddesinden 06 ….. plakalı araca aynı gün, aynı yerde ve kısa aralığında 20.02.208 tarih IJ 645806 ve IJ 6455810 seri sayılı trafik idari para cezası karar tutanakları düzenlenmiştir. 20.02.2018 tarih IJ 645806 seri sayılı trafik idari para cezası karar tutanağındaki ceza ödendiğinden ve devam eden eylem nedeniyle ikinci suç oluşmadığından 20.02.2018 tarih ve IJ-645510 seri nolu idari para cezası hukuka aykırı olup 5326 Sayılı Kabahatler Kanununun 28/8-b maddesi gereğince idari yaptırım kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Eser Sözleşmeleri ve Delil Başlangıcı
T.C. YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ
E. 2014/4760 ,K. 2014/5689, T. 13.10.2014
• DELİL BAŞLANGICI ( Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İş Bedeli Alacağının Tahsili İstemi – Sevk İrsaliyesinde Malzemeleri Teslim Alan Sıfatıyla İnşaat Bekçisinin İmzasının Bulunmakta Olduğu/Bu Belge HMK’nın 202/2. Md.si Gereğince Delil Başlangıcı Niteliğinde Olup Davalıları Bağlayıcı Nitelikte Olduğu )
6100/m.190, 4721/m.6, 6100/m.266, 818/m.366
ÖZET : Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili amacıyla yürütülen icra takiplerine itirazların iptali istemine ilişkindir. Davacı, davalılar ile aralarında eser sözleşmesi kurulduğunu iddia etmekte, davalılar ise davacı ile aralarında sözleşme ilişkisinin kurulmadığını savunmaktadır. O halde, davacı akdi ilişkiyi kanıtlamak zorundadır. Davacı vekili davalı taraflarla sözleşme ilişkisi kurulduğunu ispat açısından davalı çalışanının imzasını taşıyan sevk irsaliyesine dayanmaktadır. Gerçekten de sevk irsaliyesinde malzemeleri teslim alan sıfatıyla inşaat bekçisinin imzası bulunmakta olup, adı geçen şahsın davalılardan birinin sigortalı çalışanı olduğu dosyada mevcut kayıt ve belgelerle sabit olduğu gibi, davacı tanığı olarak dinlenen kişinin de sevk irsaliyesinde kendisine atfen atılan imzayı kabul etmiş bulunmaktadır. Bu belge 6100 Sayılı HMK’nın 202/2. maddesi gereğince delil başlangıcı niteliğinde olup, davalıları bağlayıcı niteliktedir. Dinlenen tanık beyanlarına göre de, davacının işi yaptığı sabit görülmekle akdi ilişkinin kurulduğu ve işin davacı tarafından yapıldığının kabul edilerek işin esasına girilmelidir. Oluşturulacak teknik bilirkişi heyetiyle mahallinde keşif ve inceleme yapılmak suretiyle davacı yüklenici tarafından yapılan işin bedelinin mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 366. ( 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 481. ) maddesine göre hesaplatmak ve sonucuna göre karar vermek gerekir. Okumaya devam et
Manevi Tazminat – 3. kişi konumundaki aldatılmaya sebep olan davalı diğer kadın
T. C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
2017/4-1334 , K. 2017/545 , T. 22.3.2017
ÖZETLE: Eş söyleyişle, esasen dava dışı eşin, evlilik birliğinin gerektirdiği sadakat yükümlülüğü bulunmakla birlikte; onun evli olduğunu bilen ve buna rağmen onunla ilişkiye giren davalı kadının da dava dışı kocanın sadakatsizlik eylemine katıldığında ve her ikisinin de bu haksız eylemlerinden birlikte ve müteselsilen sorumlu olduklarında kuşku bulunmamaktadır.
O halde olayda, 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 50. maddesinde düzenlenen birden fazla şahsın müşterek kusurlarıyla bir zarara yol açmaları, diğer bir deyimle tam teselsül hali mevcut olup, davalı doğan zarardan, davacının eşi ile birlikte müteselsilen sorumludur.
Müteselsilen sorumluluğun bulunduğu durumda da davacı, alacağını sorumluların tamamından isteyebileceği gibi bunlardan biri veya birkaçından da isteyebilir. Bunlardan birisinin ölmüş olması diğerini sorumluluktan kurtarmaz. Zarar gören dilerse davasını bu kişiye yöneltebilir.
Şu durumda; sorumlulardan birisi olan davacının eşinin vefat etmesi, teselsül ilişkinde bulunan davalının sorumluluğunu ortadan kaldıracak bir olgu olarak kabul edilemez ve davalının haksız eyleminin varlığını ortadan kaldırmaz.
Böylece, evli bir kimsenin evlilik dışı birlikteliği, diğer eşin sosyal kişilik değerlerine saldırı niteliğinde olduğu gibi, bu eyleme katılan kişinin eylemi de bundan ayrı düşünülemez. Dolayısıyla, bu eyleme evliliği bilerek katılan kişi de diğer eşin uğradığı zarardan sorumludur.
Nitekim aynı ilke Hukuk Genel Kurulu’nun 24.03.2010 gün ve 2010/4-129 E.-173 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
Sonuç itibariyle, davalının davacının eşi ile evli olduğunu bilerek duygusal ve cinsel ilişkiye girdiğinin tarafların ve mahkemenin kabulünde olmasına göre; davalının sorumluluğu ahlaka ve adaba aykırılık sebebiyle gerçekleşen “haksız fiil”den kaynaklanmakta; dava da yasal dayanağını haksız fiile dair hükümlerden almaktadır.
Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesinde yer alan “evlenmeyle eşler arasındaki evlilik birliği kurulmuş olur… Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” biçimindeki düzenleme gereğince, evli bir kimsenin evlilik dışı birlikteliği, diğer eşin sosyal kişilik değerlerine saldırı niteliğindedir. Bu eyleme evliliği bilerek katılan kişi de diğer eşin uğradığı zarardan sorumludur. Ayrıca eşlerin bu yüzden boşanmış olup olmaları da önem taşımaz.
Bu sebeplerle somut olayda mahkemece davalının açıklanan şekilde gerçekleşen eyleminden sorumluluğu kabul edilerek davacı eş yararına tazminata hükmedilmesi yerindedir. Okumaya devam et